Biz Adigeler “yemuk” diyoruz, “ayıp” anlamına geliyor. Tamam da Türkçe sözlük anlamını verip hemen geçiştirilecek kadar basit değil bu sözcüğün taşıdığı anlam Adigece’de. Kişinin ettiği söz ya da eylediği davranış nedeniyle ayıplanması demek oluyor ki, ayıplanın yüzü bir daha kolayına yerden kalkamıyor.
Halen öyle mi bilmiyorum, bir aralar, bir aralar dediğim 15 yıl kadar oluyor, “Şeyh Şamil” denilince insanların aklına “Ayna ve ceylan” gelirdi. Çok ayıplamıştım! Saçma sapan bir söz yazmıştı densizin biri Şeyh Şamil müziğinin üstüne, halen kulağıma çalınır eski sıklıkta olmasa da düğünlerde, şurda burda… Bu ayıbı işleyenin bana sorarsanız bir daha toplum içine çıkmaması gerekirdi Adige kuralınca. Bir kez dinlediğimde yer yarılmış da içine geçmiştim, sanki ben yapmıştım o abuk sabukluğu, bir de kalkıp oynamazlar mı! Zaten utangaç herifin tekiyim, inanın çok utanmıştım ve çok ayıplamıştım. Dün gibi!
***
Şamil “ceylan” değil. Adının başında “Şeyh” var, “İmam” da denildiği oluyor. Aykırı düşmez çünkü Nakşibendî Şeyhi Gazi Kumuki’den icazetli bir bir din adamıdır… Müritleri ve müritlerini yönlendiren bir “öğretisi” var. Müritlerinin sayısının yüzlü rakamlarla ifade edilecek kadar az olduğu belirtiliyor. Ancak kimi zaman altmış bin savaşçıyı çoluğu çocuğuyla arkasına alıp dağa çıkarabilecek güven ve iradeye sahip olduğunu da okuyoruz yazılanlardan. Öğretisinin adı var: Müridizm…
Sadece müritleri değil, savaşçıları da ölmek için, şimdi bizlere çok tuhaf, ya da delilik, ya da akıl dışı gibi gelebilecek olan bir yol seçiyorlar. Seçilen yolda müridizmin kışkırtcılığı az çok yok değilse de esas itici güç gelenek oluyor. Çok eskilere dayanıyor. Adigelerde de olan bir savaş geleneği ve onların “ruhlar alemine” olan kadim inançlarının müridizmin “şehit”lik öğretisiyle örtüşmesi ölümü kolaylaştırıyor. Kafkaslılar ölümü şarkı söyleyerek karşılıyor.
Şöyle:
John F. Baddeley’in Rus askeri arşivlerinden yararlanarak yazdığını çevirenin, “takdim”inden öğrendiğimiz bir kitabı var: “Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil” ( Çev. Sedat Özden, Kayıhan Yayınları, 1989 İst.)
Aktarıyorum:
“… Bunun üzerine, evlerin her tarftan ateşe verilmeleri emredildi…Ölmeye kesinlikle karar vermiş olan Çeçenlerin bulunduğu yerden melankolik ‘ölüm şarkısı’ yükselmeye başladı. Başlangıçta her tarfa yayılan şarkı, sonraları söyleyenlerin sayılarının ateş ve duman etkisiyle azalmasından dolayı gittikçe azalarak daha az duyulmaya başladı. Herşeye rağmen yanarak ölmek, çok acı verici bir olay olsa gerek! Aniden evin kapısı açıldı. Eşikte bir Çeçen göründü… Kılıcını sallayarak bize doğru atıldı… Çıplak göğsüne mermiyi yiyen Çeçen aniden havaya sıçrayarak yere düştü…”(S.264)
Yazar anı sahibinin savaş notlarının yanısıra araya sıkıştırdığı, şimdilerde de üstünde durup düşünmemizi farz kılan duygularını da arşivden çıkarıp önümüze koyuyor kısa bir bölümünü aktarıyorum:
“Bu kanlı dramın son sahnesi de oynandıktan sonra perde kapandı ve karanlık bütün sahneyi örttü… Neden bu tür olayların olması gerekiyor? Bu dünyada, tüm insanları dilleri ve inançları bakımından herkese yetecek kadar yer yok muydu?” (S.264)
***
“Şamil ve Müridizm” diye başlayacakken yazıya, dümeni çevirip başka sulara açıldığımın farkındayım.
Dönüyorum:
Kişisel düşüncem müridizm bilinmeden ve anlaşılmadan 19’uncu yüzyılın handiyse başlarından ortalarına, 1859 yılına kadar devam eden ve son derece kanlı bir şekilde bastırılan Dağıstan/Çeçenya direnişinin anlaşılmasının zora gireceği yönündedir. Bir adım daha atacak olursam şunu ilave etmemin bir sakıncası olmayacağını düşünüyorum: Rus-Kafkas savaşı denilince akla ilk gelen Şamil ve müridizmdir.
Çok açık müridizmin ana kaynağı İslam. Beslendiği tarikat Nakşibendi…
Kafkasya halklarını bu tarikatla tanıştıran Çeçenistanlı İmam Mansur’dur. Ortaya çıkmasının tarihi olarak 1785 gösteriliyor. Ancak Dağıstan ve Çeçenistan’da Rus işgal harketine karşı direnişin yükselmesi “imamlar dönemi”yle başlatılır. Tarih 1829, ilk imam Gazi Muhammed… Sembol isimse dünyanın en büyük gerilla liderlerinden biri olarak nitelendirilen ve 1834 yılından başlayarak 1859 yılına kadar 25 yıl boyunca savaşı yöneten Şeyh Şamil…
Şamil şunu yapıyor kendini Allah’a adayan ve bütün dünya nimetlerinden elini eteğini çeken, ölümü Allah’a erişmek için yapılan bir yolculuğun aracı olarak gören, bu yolculuğa çıkmadan önce de insani, dünyevi bütün istek ve arzulardan arınmak için sabah akşam devamlı tövbe istiğfar edip sayısız defa Fatiha ve İhlas-ı Şerif okuyan tarikat mensubu müridi en azından şimdilik bunlarla vakit geçirmeyip sömürgeci Rusları kapıdışarı etmek için kavgaya davet ediyor. Müritliği katı disiplinli savaşçılığa, “ Allah sevgisini” yurt sevgisine, cihadı gazavat’a çeviriyor. Ustalığı da burdan geliyor olmalı. Şamil din adamı ve şeriat yanlısı biri olarak yaşamının hiçbir döneminde “Şeyh”,”İmam” gibi unvanları kullanmamasını da “xabze” adı verilen Kafkas geleneklerinin şeriat’ın katı kurallarıyla uyuşamayacağı gerçeğini görmüş olmasına bağlamak gerekir derim.
***
Moşe Gammer’in (İsrail’li tarihçi) “Sovyet Tarihçiliğinde Şamil” adını taşıyan M.Gökhan Menteş tarafından Türkçeye kazandırılan ve Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından kitaba dönüştürülüp basılan uzun bir makalesi var. Yazarın politik düşünceleri bir yana, Şamil ve Kafkas direnişini Sovyet tarihçilerinin nasıl değerlendirdiklerini görmek açısından, en azından meraklıları için, söz konusu kitaptan yaptığım aşağıdaki alıntı hiç te fena olmayacaktır. Biraz uzunca ama aktarıyorum:
“Öte yandan Sovyet tarihçiliğinde, Şamil bir ulusal bağımsızlık savaşımının kahramanı olarak anılmış, kişiliği en hareketli biçimde anlatılmış, hareketi her ne kadar dinsel görünüşlü ise de, özünde ilerici olarak tanımlanmıştır…”
Yazar bu çizginin 1920’ lerin ünlü tarihçisi Mihail Nokolayeviç Pokrovski tarafından başlatılmış olduğunu belirttikten sonra devam ediyor:
“Lenin’in Büyük Rus Şovenizmine karşı savaşılması buyruğunu aşırıya taşıyan Pokrovski, çarcı Rus yayılmacılığını Leninist anlamda emperyalizm olarak en güçlü biçimde kınamıştır. Rusların Kafkasya’yı fetihlerindeki kabalık ve yanlışlıkları tüm ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Pokrovski, Marks ve Engels’in Şamil hakkındaki görüşlerini izleyerek onu ‘bir kahraman ve eşit olmayan bir savaşımda yetenekli bir önder’ olarak tanımlamış ve hareketine demokratik demiştir.”
“Sakallılar” ın da Şamil’e ve Kafkas direnişine yönelik düşüncelerini öğrendiğimize göre elimiz rahatlayacak demektir!
Şöyle yapsak ne dersiniz? Şamil’in şeriata yönelik fikriyatını bilelim ama onun yurtseverliğini ve destansı kavgasını da aklımızda tutalım…
(Devam edecek ve son olacak, kurtuluyorsunuz.)
Mehmet Bozkurt
Kaynak: soL Haber Portalı http://haber.sol.org.tr