Emperyalizm bir süredir, içinden çıkamadığı ve gittikçe derinleşen bir kriz halini yaşıyor. Sermaye düzeninin dünya emekçi halkları için tek alternatif olduğu yalanı, her geçen gün daha da ayyuka çıkıyor. Kurulu düzenin geleceğini garantiye almaya dönük bir argüman artık üretilemiyor. Emperyalist zincirin bir halkasını teşkil eden Türkiye de bundan payına düşeni fazlasıyla almaktadır.

Türkiye kapitalizminin halka hiçbir gelecek vaat edemediği, yoksulluğun giderek ağırlaştığı, alım gücünün düştüğü, dinci faşizan belirlenimle insanların birbirini boğazladığı ve bir bütün olarak burjuva devlet aygıtının dağılma sürecinden geçtiği bir dönemde seçimlere giriyoruz. Demokrasinin bayramı safsatasıyla süslenen ve aslında emekçi halka ülkeyi kendileri yönetiyormuş hissi vermek için düzenlenen bir oyun olan seçimlerden burjuva siyasetinin beklentisi; mevcut kriz halini görece bertaraf edecek bir normalizasyon süreci olsa da, bu pek mümkün görünmemektedir.

Peki Çerkeslerin bu krizden etkilenmediği düşünülebilir mi? Ya da “Çerkes halkı” derken kastettiğimiz; mevzu bahis etnik kompozisyona dahil, çıkarları ve talepleri birbirine denk insanların oluşturduğu bir birlik midir? Böyle olmadığını iyi biliyoruz. Ne anavatanda ne de diasporada sınıfsal bir bütünlük oluşturmayan Çerkeslerin emekçi bölmeleri olduğu gibi, patron sınıfına mensup sömürücüleri de vardır elbette. Bugün kapitalizm koşullarında kendi kardeşlerini sömürmekte ve AKP’de cisimleşen bu yağma düzeninin kirli işlerine tahsis etmekte bir sakınca görmeyen sınıfla nasıl aynı halktan olabiliriz?

1977’de Ankara’da federasyonlaşma toplantısı çıkışında, faşistler tarafından alçakça katledilmişti Tsey Mahmut. Keza 1999’da yine Ankara’da Guser Sönmez, 2015’te Suruç’ta Tlışhe Nartan ve Kozapha Ferdane aynı Türkiye gericiliğinin kurbanı oldular. Onurlu insanlarımızın katilleri, bugün AKP eliyle iktidardalar. Onların ve bayraklarını devralan dava insanlarının hayatlarını adadıkları değerlerimizin temsiliyetini üstlenen kurumlarımızı, AKP’nin arka bahçesi haline getirenlerle aynı halktan olmamız ve aynı kaderi paylaşmamız mümkün mü gerçekten? Ve üstelik katledilişlerinin yıl dönümlerinde onları anmaya yüzsüzce devam edeceklerken.

31 Mart’ta Türkiye yerel seçimlere girecek. Bölge halkının ortak ihtiyaçları doğrultusunda ortak kararların alınıp uygulandığı organlar olması gereken belediyelerin, patronların düzeninde sömürü ve rant alanı olması kaçınılmazdır. Kent paranın saltanatına teslim olduysa, yağma ve emek düşmanlığı bunun zorunlu çıktısı olur. Yaşanan son süreçte tek parça haline gelen düzen siyasetinin allı morlu aktörlerinden Çerkes adaylar da, yerel yönetimler için sizden oy ve yetki isteyecekler. Yani salt Çerkes bir aileden gelmenin uzantısı olan romantik bir milliyetçilik dışında, dünyayı ve bugünkü yıkımı açıklama işlevi görecek bir siyasi doğrultudan uzak olan “soydaşlarınız”; bu yağma düzeninde kendilerine de bir yer bulabilmek için sizden onay isteyecekler. Bunu yaparken de Çerkeslerin ulusal çıkarları ve hemşehricilik aldatmacasının arkasına sığınacak olanlarla aynı halktan olmadığımız gibi, aynı gemide de olmadığımızı ilan ediyoruz.

İktidar yandaşlığının, milliyetçi liberal salgının ve toplumdaki sınıfsal eşitsizliklerin üzerini örtmek için etnik-kültürel köken ortaklığına sığınıp, sömürü düzenine meşruiyet sağlayanlar bir tarafta; alın teriyle geçinen, gericiliğe ve işbirlikçiliğe prim vermeyecek olan emekçi halk diğer taraftadır. Tarihsel çıkarlarının birbiriyle örtüşmesi mümkün olmayanlar, aynı halka ait de olamazlar.

Bugün sermayeye hizmet etmekten başka bir görev tanımayan ve ittifak adı altında ilkesizlik yarıştıranlar arasında bir ayrım yoktur. Ve Çerkes kültürüne dair bir gelecek; halkımızı bu ilkesizliğe ve kirli pazarlıklara alet edenlerle değil, emeğinin karşılığı dışında bir çıkar gözetmeyenlerle kurulabilir. Dün olduğu gibi bugün de Çerkes halkının kaderi, Türkiye işçi sınıfının kaderine sıkı sıkıya bağlıdır. Etnik-kültürel aidiyeti farketmeksizin bu yağma düzeninde yer kapmaya çalışanlara karşı; sizleri halkın gerçek temsilcilerine, komünistlere oy vermeye çağırıyoruz. Alın terimize göz dikenlerin, geleceğimizle oynayanların, yobazların, savaş çığırtkanlarının ve kadın düşmanlarının ensesine yapışmak için; Türkiye emekçi halklarının tek temsilcisi olan Türkiye Komünist Partisi’ne omuz verin, oy verin!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Yaşasın halkların eşitlikçi geleceği!

SOSYALİST ÇERKESLER