Özür:

İki haftadır yazamıyorum. Ev sahibinin oğlu evlenecekmiş. Oğlunu aradım ikna edemedim. Evlenme aslanım delirdin mi, evlenenlerin halini görmüyor musun, şu, bu dinletemedim. Mazoşist çıktı. Eh, bize yol göründü…Söylemesi ayıp 3 bin küsur kitap…Taşıyıcılara emanet edemedim. Eğil, kalk, uzan rafları boşalt kutulara doldur, kitaplığı sök kitaplığı tekrar kur eğil, kalk, uzan kitapları yerleştir… Olacağı buydu. Belim çıt. Tam o günlerde Mesut aradı, Odman… Belim bıkım tutmaz vaziyette. Anlattım. Ne dese beğenirsiniz bir yerlerde okumuşmuş ama nerede olduğunu hatırlayamıyormuş, Beethoven bir yılda tam 32 kez taşınmış ve şikayet ettiğine dair bir bilgiye de rastlamamış ve biliyor muymuşum bu handiyse 11 günde bir taşınma anlamına geliyormuş. Benim ki neymiş, belimin “çıt”ı da sert bir yerde yatarsam geçermiş! Büyük geçmiş olsunmuş! Sevgili yoldaşıma ne demem gerekirdi bilemiyorum ama sonradan aklıma geldi, en azından Beethoven’ın piyanoyu sırtında taşıyıp taşımadığını sorabilirdim! Her neyse, maruzatım işte bu “çıt”tır.

***

Şimdi devam edebilirim. “Beş” ve son kez.

Ehud R.Toledano’nun “Osmanlı Köle Ticareti 1840-1890” adını taşıyan çalışması kölelik konusunda klasikler sınıfına girmiştir. Araştırmacıların sözbirliği ile başköşeye oturttuğu bu kitapta Toledano, Çerkesya’dan Osmanlıya uzanan köle ticaretinde Kırım Savaşı ve sonuçlarına özel bir önem atfeder. Kırım Savaşı’nda İngiltere, Fransa ve İtalya Osmanlının imdadına yetişmeseydi Osmanlı’nın teslim bayrağını 1918’den çok önce göndere çekip dağılacağı fikrinin yaygın kabul gördüğü biliniyor. Konumuzla ilgili olup daha az bilineni Toledano’dan öğreniyoruz. Şöyle savaşın ikinci yılında, 1854 Ekim’inde, Padişah Abdülmecid, Batum Ordu Komutanı’na gönderdiği “emirname”de yapılması gerekenler sıralanırken Çerkeslerin “sosyal bünyelerinden gelen bazı kötü alışkanlıklarından” bahisle “bölge halkına nasihat verilmesi” salık verir. Emirnameye göre kötü alışkanlıklarının başında “ çocuk ve akrabalarını esaret suretiyle satmak” gelmektedir. Tedbir olarak da “limanların ve iskelelerin sıkı bir şekilde denetlenerek” köle ticaretinin engellenmesi istenir (S.27-28). Osmanlı sultanının “ niyetini” çözüp anlayabilmemiz için savaşın bitimini beklememiz gerekecektir. Şimdi tam Kırım’a gelmişken Ahmet Cevdet Paşa’nın değerlendirmesini aktarmak istiyorum. Kısa ve şöyle Cevdet Paşa, Çerkes beylerinin bu savaşta Osmanlı’nın yanında yer almamalarını iki nedene bağlıyor. Birincisi, Osmanlı’nın Çerkes köle ticaretini engellemeye yönelik emirnamesinin Çerkes beylerince ciddiye alınması oluyor. İkincisi ise Kırım Cephesindeki Osmanlı komutanlarının çoğunluğunun köle kökenli Çerkes olmaları nedeniyle küçümsenmesi.

Kırım Savaşı Rusya’nın yenilgisiyle sonuçlanır 56 sonlarında…Rusya Kırım ve Kafkasya Hattı’ndan çekilir. Boşalan alanda Osmanlıya köle ihracı hızla artar. İngiltere Padişaha savaş içinde yayımlamış olduğu emirnameye hatırlatır ticaretin sonlandırılmasını ister. Bunları Toledano’dan öğreniyoruz. Devamında Toledano’dan öğrendiklerimiz arasında şunlar da var: İngilizlerin başvuruları,fermanın geçerliğinin savaş dönemine ait olduğu ileri sürülerek reddediliyor. Osmanlı Çerkes köleliğini kendi “iç meselesi” olarak görüyor. İngiltere, üretimden ziyade haremde kullanılan Çerkes köleliğinin kaldırılması husussunda pek fazla ısrarcı olmak gereğini duymuyor, “olur” diyor ve çözümü Osmanlıya bırakıyor (s.117-119,141).

Osmanlı için çözüm ticaretin serbestleştirilmesi, piyasa kurallarının işletilmesidir.

1860’tan sonrası sürgün ve göç yıllarıdır. İhracat patlaması olur. Bir yandan köle tacirleri öte yandan Çerkes beylerinin köleleriyle birlikte Osmanlı topraklarına düşmesi ve bir de elbette Osmanlının Karadeniz sahillerine vuran yüz binlerin açlık ve hastalıklarla boğuşmasının getirdiği dayatmalarla , ticaret hız kazanır. Osmanlı,Çerkes,Kırımlı tacir kısmının keyfi şıkır, şıkır yerindedir.Padişah ise aşırı iyicil ve hassas… İçi titriyor. Kendi anası da Çerkes ya, “ticaretin daha insani koşullarda” yapılabilmesi için köle pazarları kurulmasını ferman buyuruyor.Trabzon ve Samsun limanlarıyla çeşitli iskelelerde kurulan köle pazarları hizmete açılıyor. Pazar yerlerinin üstü kapatılıyor, mezat yerleri düzenleniyor,tellallar bir örnek giydiriliyor, platformlar yapılıyor ve kızları el ile kontrol etmek geleneğinin yanı sıra alınan “malın” iadesi yasaklanıyor.Çok fazla köleleştirilmiş Çerkes var ve en çok küçük kız çocuklarıyla genç kızlara rağbet ediliyor. Fiyatları bin ile beş bin kuruş arasında seyrediyor. Toledano, fiyatların kimi zaman “astronomik” seviyeye yükseldiğini yazıyor. Son kez Toledano’ya başvurmak istiyorum.Toledano, Çerkeslerin sürgün/göç sırasında 150 bin köleyle Osmanlıya giriş yaptıklarını ilave ediyor (s.128).

***

Köleliğin ve köle ticaretinin yasaklanmasına ilişkin ilk ciddi girişim Mithat Paşa’dan gelmiştir. Mithat Paşa’yı tanıyoruz. Büyük reformcu. Abdülhamid’i 1876’da tahta oturttu. Kendisi ,ikinci kez sadrazam oldu. Abdül vermiş olduğu söz üzerine aynı yılın Aralık ayında Kanun-ı Esasi’yi ilan etti. Bu arada Mithat Paşa Abdül’ün cülus konuşmasını hazırladı ve metne göre köleler azat edilecekti. Mithat Paşa ayrıca Abdül’e herkese örnek olması için haremini dağıtmasının pek “alâ” olacağını önerdi. Abdülhamid konuşma metninden kölelerin azat edileceği bölümün üstünü çizerken, “alâ” önerisine gülmekle yetindi. Zaten Mithat Paşa 77’ de sürgün edilecek, takip eden günlerde Kanun-i Esasi 31 yıllığına rafa kaldırılacaktır.

Peki sonra?

Sonrasında İkinci Meşrutiyet ve Çerkes Teavün Cemiyeti’nin girişimleri var. 1908 İkinci Meşrutiyet’le birlikte kölelik ve köle ticareti yasaklanıyor. Buna ilişkin yasalar çıkarılıyor ama…”Ama”sı var. Hemen ardından Çerkes köleliğinin kaldırılmasının 25 Mayıs 1911’e kadar uzandığını öğreniyoruz. “Öğreniyoruz” denmişse, öğrenildiği yere işaret etmek gerekiyor. Araştırmacı Zafer Gölen’in Toplumsal Tarih Dergisi’nde pek değerli bir makalesi var (Eylül 1998 ,sayı: 57). Çerkes Teavün Cemiyeti, bu cemiyetten evvelce söz etmiştim, 1910 yılında Meclis-i Mebusan’a sunulmak üzere bir kitapçık hazırlıyor: “Köle ve Cariyeliğin Ref’i Hakkında Mebusa-ı Kirama.” Kitapçığın mebusların dikkatini Çerkes köleleri meselesine çekmek için hazırlandığı anlaşılıyor ve çözüm önerileri sunuyor. Şunlar var: 1.Köleliğin kanunen kaldırılmış olduğu ilan edilmelidir.2. Rusların yarım asır önce yaptıkları gibi devlet tarafından Çerkes okulları açılmalıdır.3. Köleler gelirden mahrumdur. Kölelerin iskân ve iaşesi için tedbirler alınmalıdır.4. Kölelere ev tarla,hayvan,alet,edevat verilmeli ve eski sahiplerinden uzak yerlere iskân edilmelidirler. Vs.

Teavün Cemiyeti’nin bu çabaların karşılığını alacak, Çerkes köleliğinin kaldırıldığına dair alınan karar 25 Mayıs 1911 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girecektir.

Not “beş” yazı boyunca şu kaynaklar kullanılmıştır:

1)Mehmet Fetgeri Şoenü, Tüm Eserleri,çev.Doğan Erdiç-Metin Bozkurt,Kafdav Yayınları Ank.2007.

2)Y.Hakan Erdem, Osmanlıda Köleliğin Sonu 1800-1909, Kitap Yayınevi,İst.2004.

3)Ehud R.Toledano,Osmanlı Köle Ticareti 1840-1890, çev. Yusuf Hakan Erdem,Tarih Vakfı Yurt yayınları,İst.1994.

4)Ahmed Akgündüz,Tüm Yönleriyle Osmanlı’da Harem,Timaş Yayınları,İst.2o12.

5) İsmail Parlatır, Tanzimat Edebiyatında Kölelik,Türk Tarih Kurumu yayınları,ank.1992.

6)Ömer Şen, Osmanlı’da Köle Olmak,Kapı Yayınları,İst.2007.

7) Kafkaya Üzerine Beş Konferans, Rahmi Tuna, Çerkeslerin Kafkasyadan Göçü , Kafkas Kültür Derneği Yayınları,İst.1977.

8) Yahya Kanbolat, Kuzey Kafkasya Kabilelerinde Din ve Toplumsal Düzen, Bayır Yayınları,Ank,1989

9) Zafer Gölen, Toplumsal Tarih Dergisi Eylül 1998,sayı: 57

Not 1: Mehmet Fetgeri Şoenü eşine az rastlanacak türden mücadeleci bir Çerkes/Abhaz aydınıdır. Ailesi 1877’de (93 harbi) Abhazya’dan sürgün edilmiştir. Beşiktaş futbol takımının iki numaralı kurucusudur. 1931 yılında genç denilebilecek bir yaşta İstanbul’da Agopyan İş hanında çıkan bir yangında hayatını kaybetmiştir.1923 yılında TBMM’ne, Çerkes Ethem Bey’in yurt dışına çıkmasından sonra sürgüne tâbi tutulan Manyas Çerkeslerine dair iki önemli yazı (kitapçık)sunmuştur. Yazılardan ilkini dönemin ünlü yazarı Halide Edip Adıvar’a ithaf etmiş ve desteğini istemiştir.

Not 2: Ahmed Akgündüz İslamcıdır. Prof.’dur. Kitabında İslam ve kölelik arasında öylesine tatlı,yumuşak,iyicil bir bağ kurar ki insanın köle olmadığına pişman olası gelir. Hele de “nisa” taifesi, bilhassa onlar, “keşke cariye olaydık” diye dövünüp ağlasalar yeridir.

Mehmet Bozkurt

Kaynak: soL Haber Portalı http://haber.sol.org.tr