Kemal Okuyan’ın geçtiğimiz günlerde (24.11) “Sol Çıldırmış Olmalı” başlıklı yazısını okumayanlar dönüp okusunlar.
Yazının çatısı tarihsel ilerleme fikrini reddederek devrimci olunamayacağı üzerine kurulmuştu. Sonrasında, “Bu ülkeyi birlikte kurtardık, birlikte kurduk” paradigmasının üstüne cesaretle giden bir saptaması vardı: Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin ve Kürtlerin birlikte mücadele ettikleri lafı doğru değildir. Ardından bir soru yöneltiyordu Kemal:
“Hangi Türkler?”
Sorunun öncelikle “baskın” olana yöneltilmesi tesadüfi değilse inceliklidir: ”Hangi Türkler?”
Ardından, “Hangi Kürtler?”
Bu sorulara eğilip bükülmeden, sonrasında “Valla onu demedim yanlış anlaşıldım aslında şunu demek istemiştim” özrünü çağırmadan, her türden anlaşılma ya da anlaşılmama biçimini göze alarak, sahi olana gözünü yummadan, kafayı yukarıya kaldırıp ıslık çalmadan, ucuz politikaların peşine seyirtmeden cesaretle yanıt aramak gerekiyor.
“Hangi Türkler? Hangi Kürtler” soruları, sonraki yazıların başlığı olarak yanıtı aranan sorular olacak.
Dizi yazılar!
Yani yandınız!
***
Kemal, Çerkes yazar Çetin Öner ağabeyimin adlandırmasıyla “Şu Bizim Çerkesler”i unutmuş olamaz, olsa olsa sözden tasarrufu gütmüştür söz etmemekle.
***
Oradan başlayalım istedim. Sadece bir küçük parentez güncele de dokunan: Bizimkiler de sözü aldıklarında tıpkı Kürtler gibi, Aleviler gibi “Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yaptık” lafını sözün başında kullanmadan edemezler. Bu cümleyle hem ayrıştırırlar kendilerini -ki kültürel zenginlik, çeşitlilik bağlamında ayrıştırmaya itirazım yok-, hem de “asi Kürtlerle” benzeşmekten kaçınmak, devlete olan bağlılıklarının altını kuvvetle çizmek için şu cümleyle kendilerini tahkim ederler: “Biz devlete hep hizmet ettik!”
Parantezi kapatıp “Kurtuluş Savaşı’nı biz Çerkesler Türkler birlikte yaptık” cümlesine dönüyorum. Uzatmadan kestirmeden söyleyeyim ki: Yanlış…
Yanlış zira “özne” karman çorman!
Söylememe gerek yok, burada ele alınan “özne” Çerkesler… “Birlikte yaptık” fikrinin ifade edildiği cümlenin doğru olması için Kemal’in sorusunun değiştirilerek yöneltilmesi gerekiyor: Hangi Çerkesler?
O halde yöneltelim ve sadece somut “olay tarih” üzerinden “hikaye” edelim.
***
Anzavur’la başlayalım.
Batı Cephesi 28. Tümen Komutanı Albay Kazım Özalp’ın, “imdat” telgrafından kısa bölümler aktarıyorum:
“Her tarafa, hatta cephemize yakın ve geri mıntıkalarında had ve vahim bir şekil almıştır (…) Anzavur, bu sefer ustaca ve kurnazca hareket ediyor. Esir ettiği subayları ve askerleri halife adına yemin ettiriyor, sonra serbest bırakıyor. Böylece zihinleri karıştırıyor, Kuvayı Milliye aleyhine tahrik ediyor. Durumu tehlikeli gören kolordu komutanımız Yusuf İzzet Paşa Bandırma’dan çekilmiş, Anzavur ise direnmesiz bulduğu Bandırma’ya girmiştir. Hatta Bandırma’da kalan bazı subaylar ve bir halk tarafından Anzavur karşılanmıştır (…) Kuvvetlerinizin Akhisar istasyonundan trenle Balıkesir’e kadar sevki mümkündür (…) Telgraf başında kabul yanıtınızı bekliyorum.”
Telgraf, o günlerde başlayan Yunan yürüyüşüne karşı Salihli’de kuvvetli bir cephe oluşturan Ethem Bey’e (Pşav) 10 Mart 1920 tarihinde çekilmiştir. Bizim Çerkes’e..Telgrafta adı geçen Anzavur, Ahmet Anzavur (Ançok)… 1864 Kafkas sürgünlerinden… Çerkes’tir… Heybesinde padişah altınları, koynunda “Kuvvacıları öldüren doğrudan cennete gider” fetvası, dilinde: “ Ben Padişahın emriyle Kuvayi Milliye eşkıyalarını temizleyeceğim Kuvayi Muhammediye teşkil edeceğim. Mustafa Kemal ve arkadaşları vatan hainidir. Ona karşı silahla duralım…”
Telgrafta adı geçen Yusuf İzzet Paşa, (Met Cunatuka İzzet)… Çerkes… Bandırma’yı savunmasız olarak bırakıp çekilmiştir.
Anzavur’un etrafına topladıkları da Çerkes ve Abhazlardan oluşan savaşçılardır. Kurtuluş Savaşı’nın başında ve tam da Yunan yürüyüşünün başladığı tarihlerde patlayan ayaklanmanın Ankara’yı nasıl zora soktuğunu Mustafa Kemal, Nutuk’ta uzun uzun anlatır…
Ayaklanma bir başka Çerkes, Çerkes Ethem Bey tarafından bastırılırken hemen ardından, bu defa Düzce’de patlayan gerici isyan (Mart-Nisan 1920) önderi Sefer Berzeg Çerkes’tir.
İsyan Ethem Bey tarafından “Ethemce” bastırılmıştır…
***
Soru şu: Kurtuluş Savaşı’nı hangi Çerkesler hangi Türkler hangi Kürtler birlikte yapmıştır?
Son ikisinin daha sonraki yazıların başlığı olacağını yazmıştım. Sırası gelmedi… Şimdi sırada olan “Hangi Çerkesler?” sorusudur… Çoğunu dışarıda bırakma riskini alarak sadece hemen aklıma gelen ve tarihe adları düşmüş olanları sıraladıktan sonra siyasi mensubiyetlerine de işaret edip bitiriyorum:
Ethem Bey, Reşit Bey, Tevfik Bey (Sonradan “hain” ilan edilen kardeşler), Rauf Orbay (Başbakan), Bekir Sami Kunduk (Cumhuriyetin ilk Dışişleri Bakanı), Bekir Sami Günsav (Batı Cephesinde ilk direniş örgütlerinin kurucusu, ünlü albay), Hakkı Behiç Bey (Yeşil Ordu, Halk İştirakiyyun Partisi, resmi TKP kurucusu genel sekreteri), Kuşçubaşı Eşref (Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı), Hatko İsmail Canbulat (Milletvekili, 1926 İzmir Suikastı ile ilgili olarak asıldı), Komünist Bedri (Klikya Cephesi), Osman Tufan Bey (Klikya Cephesi), Aslan Bey (Maraş), Deli Halit Paşa (Doğu Cephesi), Şeyh Servet (Bursa Mebusu, Yeşil Ordu kurucularından), Fuat Carım (Teşkilat-Mahsusa)…
Uzatmanın anlamı yok. Ortak yanları siyasi mensubiyetleridir.
“Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yaptık” lafı yanlıştır.
Doğrusunu bulmanın yolu “Hangi Çerkesler?” sorusundan geçer.
Yanıtı için tahsil gördükleri mektebe bakın derim ben…
Orada liberaliyle, eski solcusuyla, takkeli tekkeli dincisiyle oluşturulan gerici koronun şimdilerde sabah akşam küfür ettiği İttihat ve Terakki yazar!
Sıraya koydum ya, haftaya “Hangi Türkler?” var…
Mehmet Bozkurt
Kaynak: soL Haber Portalı http://haber.sol.org.tr